Tek adam yönetimini ülkenin kadınlarının hayatını cehenneme çeviren uygulamalarından da tanıyoruz. Şiddet, kadın cinayetleri ve ayrımcılığın kadınların en temel sorunu olduğu gerçeğine karşın İstanbul Sözleşmesinden bir gecede imza çeken; kadınları eşit görmeyen ve kadınlara aile dışında bir hayat tanımayan; boşanmaları kadınların yaşamı pahasına engellemeye çalışan siyasal iktidarın kadın düşmanı politikalarını yıllardır yaşıyor ve görüyoruz.
Depremin ilk anından bu yana aynı düşmanlık, kadınların ihtiyaçlarını acil listelere almayarak yine devam etti. Ancak tıpkı diğer alanlarda olduğu gibi kadın dayanışması, ülkenin dört bir yanındaki kadınlar için örgütlendi. Devletin olmadığı her yerde; kadınlar birbirlerinin yaralarını sarmaya, derman olmaya çalıştı. Bizler de DİH’li kadın hukukçular olarak depremin ilk gününden itibaren dayanışma ağları içinde olduk, hijyen ürünleri için kampanya örgütledik, depreme dair sorumlulara ilişin suç duyuruları hazırladık, enkaz başlarında delil tespitlerine katıldık, kayıp çocuklar ve Diyanet İşleri Başkanlığının evlat edinilen çocuklarla ilgili yaptığı açıklamalara ilişkin suç duyurularını Savcılıklara ulaştırdık ve devam ediyoruz.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle, dayanışmanın yaşam kurtardığını bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. 8 Mart dayanışmanın, birlikte mücadele etmenin, el ele verip yaşanan sorunlara karşı durmanın günüdür. 8 Mart kızkardeşliktir, 8 Mart kadın dayanışmasıdır, 8 Mart en zorlu günlerde elimizi tutan hiç tanımadığımız bir kadının elidir.
Tam da buradan yola çıkarak Ekmek ve Gül’ün başlattığı “Kızkardeşlik Köprüsü” kampanyasını önemsiyor ve sahipleniyoruz. Kampanyanın hukuki destek ayağında elimizden gelen her biçimde kadınların yanında olduğumuzu da duyurmak istiyoruz. Zira deprem bölgesindeki kadınların başta güvenlik ve sağlık sorunları ne yazık ki artarak devam ediyor.
8 Mart günü tam da bu nedenlerle bölgedeki kadınların yaşadığı ve yaşayabileceği sorunları hatırlatmak ve acil çözümler üretilmesi gerektiğine vurgu yapmak önemlidir.
- Çadırkentlerde süren hayatlar göz önüne alındığında; barınma sorunu nedeniyle kendilerine şiddet uygulayan erkeklerin yanına dönmek zorunda kalan kadınların korunması için 6284 Sayılı Kanun uygulamasının ne şekilde gerçekleşeceği şüphelidir. Deprem bölgesinde yaşayan kadınların şiddetten korunması için; Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığının kadın örgütleri ve Barolarla işbirliği içerinde çözüm üretmesi gerekmektedir.
- Geçimlerini nafakalarla sağlayan kadınların nafakalarını tahsil etmeye devam etmeleri, bölgede yaşanan ağır yıkım düşünüldüğünde son derece zor görünmektedir. Nafaka ödemelerine ilişkin hızlı ve acil çözümler üretilmelidir.
- Çadır Kentlerde barınan kadınların güvenliği ve sağlığı ciddi şekilde dikkate alınmalı deprem bölgelerinde koordinasyon noktaları oluşturulmalıdır.
- Hukuki yardım ve desteğe ihtiyacı olan kadınların, meslektaşlarımızın bürolarını kaybettikleri ve mesleki faaliyet yürütmelerinin zor olduğu bu süreçte hukuki yardıma ulaşamayacağı açıktır. Bu noktada Türkiye Barolar Birliği ve Barolarla işbirliği içerisinde başvuru ve dayanışma noktaları oluşturulmalıdır.
Şiddetten, yoksulluğa, işsizlikten geleceksizliğe, cinayetlerden taciz tecavüzlere kadar pek çok soruna karşı dayanışma ile mücadele eden kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününü kutluyoruz. Kadın hukukçular olarak bu mücadelenin bir parçasıyız ve tüm hukukçuları da mücadele ve dayanışmayı birlikte büyütmeye çağırıyoruz.