1)-İnfaz yasa teklifi ile tutuklu ve hükümlülerin cezaevinde maruz kalabilecekleri hak ihlalleri, disiplin cezaları, koşullu salıverme, iyi hal değerlendirmesi, denetimli serbestlik, infaz erteleme, seçenek yaptırımların infazı, konutta infaz, hastalık vb. özel izin gibi tüm konularda Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu ile İnfaz hakimleri yetkili kılınıyor. İnfaz Hakimliklerinin Sulh Ceza Hakimlikleri benzeri bir yetkiyle donatılması, esas mahkemeleri ve ağır ceza mahkemelerinin infazla ilgili denetiminin neredeyse ortadan kaldırılması, mahpuslar için siyasi ve keyfi kararlarla hak ihlallerini boyutlandıracak bir düzenlemedir.
2)-Yeni infaz yasa teklifinde koşullu salıverme ve denetimli serbestlik uygulamasında siyasi mahpuslar için eşitsizlik korunmaktadır. Adli hükümlüler için temel infaz süresi 2/3 yerine, 1/2 infaz süresine çekilmektedir. İşkence ve eziyet, cinsel istismar, cinsel saldırı, uyuşturucu, örgütsel suçlarda koşullu salıverme süresi 2/3 olarak belirlenmektedir. Çocuk hükümlülerde TMK kapsamındaki suçlar, uyuşturucu, casusluk, gizli bilgileri ifşa ve örgüt suçlarında 2/3 infaz öngörülmektedir. Çocuk olmayan hükümlülerde ise TMK kapsamındaki suçlarda 3/4 infaz süresi korunarak eşitsizlik derinleştirilmektedir.
TMK ve TCK’da düzenlenen terör ve örgüt tanımı zaten sorunludur. Demokratik bir ülkede suç olmaması gereken düşünce, ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü kapsamındaki birçok fiil, TMK ve TCK’nın mevcut tanımları, yargının siyasi konjonktüre dair uygulamaları ile terör suçu olarak cezalandırılmaktadır.
İnfaz yasa teklifinin kabul edilmesi halinde, sadece düşünceleri, beyanları nedeniyle mahkûm edilmiş gazeteci, avukat, yazar, dernek veya siyasi parti üyesi; zaten orantısız ve haksız şekilde ağır cezalar aldığı gibi, işkenceciden, tecavüzcüden, çocuk istismarcısından, uyuşturucu tacirinden, mafya çetelerinden bile daha uzun süre infazla karşı karşıya kalacaktır.
3)-Koşullu salıverme, denetimli serbestlik gibi uygulamaları için iyi hal değerlendirmesi tamamen cezaevi yönetimine bırakılıyor ve bu değerlendirmelerin 6 ayda bir yapılması, uygulama esaslarının yönetmeliğe bırakılması şeklindeki düzenleme; cezaevlerinde siyasi baskı, keyfilik, siyasi mahpuslar üzerinde kişilik yok etme, tretman uygulamalarına yol verme açısından büyük bir tehlike yaratmaktadır.
4)-Mahpusların haberleşme haklarını, kütüphane, gazete, dergi, kitap vb. yayın haklarından faydalanmasını mevcut durumdan daha da çok kısıtlayacak bir düzenleme önerilmektedir. Mevcut yasadaki “cezaevinin güvenliğini tehlikeye atmak” kriteri yerine “düzeni ve disiplini bozma, hükümlüleri iyileştirme amacına uygun olmama” gibi soyut, sübjektif ve keyfi değerlendirmelere açık hükümler getirilmektedir. Keza muhalif gazetelerin, dergi ve kitapların cezaevlerine girmesini engelleyecek şekilde resmi ilan alma şartı ve İSBN, İSSN gibi şartlarla yeni engeller ihdas edilmektedir. Oysa, bu engellerin mahpusun haberleşme özgürlüğünü ihlal ettiğine dair yüzlerce AİHM kararı mevcuttur. Teklif yasalaştığında hukuka aykırı olarak fiilen uygulanan yasak ve engeller, yasal statüye kavuşmuş olacaktır.
5)-Teklifte, çocuk hükümlülerle ilgili olarak cezaevi yönetimi baskısını artıracak yeni düzenlemeler bulunmaktadır.
Siyasi nedenlerle hapsedilmiş çocuklara yönelik infaz eşitsizliği devam ettiği gibi, cezaevinde siyasi nitelikli afiş, sembol, bez, pankart, vs asma gibi fiillere, sadece “bulundurma” fiili de eklenerek, açığa vurulmamış düşünceyi cezalandıran ve siyasi nedenli baskıyı artıran bir düzenleme yapılmaktadır.
Keza, disiplin cezalarında adli-siyasi tüm çocuk mahpuslar için sadece yaşam alanını temizlememek fiili de disiplin suçu olarak tanımlanmıştır. Bu düzenleme ile, cezaevi temizliğinde çocuk emeği sömürüsüne ve bu suretle cezaevi idaresinin çocuk mahpuslar üzerindeki keyfi baskısının artmasına imkan verilmektedir.
6)-Gece, hafta sonu infaz, kadın-çocuk-yaşlılar için konutta infaz gibi özel infaz usulleriyle ilgili hükümlerin terör, şartla tahliyesi geri alınanlar ve adli para cezasının hapis cezasına çevrilen mahkumlar yönünden uygulanmayacağına yönelik düzenleme, siyasi muhalifler ve yoksullar açısından açık bir ayrımcılık içermektedir.
7)-Yeni getirilen bir düzenleme ile, koşullu salıverme süresi içinde infaz hakimine 2 yıllık denetim yükümlülükleri belirleme yetkisi verilmektedir. Belirlenen yerlere gitmeme, belirli etkinlikleri yapmama, belirlenen bölgede denetim altında bulundurma gibi yükümlülükler belirlemeye imkan verilmesi, özellikle siyasi mahpuslar üzerinde yeni bir denetim ve baskı mekanizması kurmakta, 12 Eylül sıkıyönetim döneminin ikamet mecburiyeti ve sürgün uygulamalarına yeniden hayat vermektedir.
8)-İnfaz Kanunu 105/A maddesine eklenen yeni fıkra, masumiyet karinesine aykırıdır. Yasa teklifine göre “denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başladıktan sonra” suç işlediği iddiasıyla hakkında kamu davası açılan hükümlünün denetimli serbestlik kararı kaldırılarak tekrar infaz kurumuna alınması, hakkında beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın reddi ve düşmesi kararları verilmesi halinde, hükümlünün cezasının tekrar denetimli serbestlik uygulanarak devam edilmesine infaz hakimi tarafından karar verileceği belirtilmektedir. Yargılama süreleri gözetildiğinde, bu süreçte infazın tamamlanması durumunda, hükümlünün denetimli serbestlik hakkı ihlal edilmiş olacaktır.
9)-Yasa teklifindeki Geçici 6. madde 1. fıkra ile 30.03.2020 tarihine kadar işlenmiş suçlar için bir tür örtülü kısmi af düzenlemesi getirilmektedir. Bu maddede denetimli serbestli uygulamasında, kapalı ve açık cezaevinde bulunan hükümlülerle ilgili koşullu salıverme için bakiye süre şartı 1 yıldan 3 yıla çıkarılmaktadır. (Kasten öldürme ve nitelikli hali, üst-altsoy, eşe, kardeşe, kendini savunamayacak durumdaki kişiye karşı neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu ve 3. kişiler için yaralamanın yüzde sabit değişikliğe neden olması hali, işkence ve eziyet, taciz, tecavüz ve çocuğun cinsel istismarı suçları, uyuşturucu madde imal ve ticareti, özel hayatın gizliliği ve hayatın gizli alanlarına karşı suçlar, anayasal düzene karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları kapsam dışı bırakılmıştır.)
Geçici 6. madde 2. fıkra ile 30.03.2020 tarihinden önce işlenen suçlar açısından kapalı ve açık cezaevinde bulunan hükümlüler için 0-6 yaş çocuklu kadınlar ve 70 yaşını bitirmiş hükümlüler için denetimli serbestlik süresi 2 yıldan 4 yıla çıkarılmaktadır. 65 yaşını geçirmiş hasta ve engellilerin ise azami süre sınırına bakmadan denetimli serbestlikle salıverilmesi teklif edilmektedir (Kasten öldürme ve nitelikli hali, işkence ve eziyet, taciz, tecavüz ve çocuğun cinsel istismarı suçları, özel hayatın gizliliği ve hayatın gizli alanlarına karşı suçlar, anayasal düzene karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları kapsam dışı bırakılmıştır). Uyuşturucu suçundan hükümlü olanlar bu hükümden faydalanabilecektir.
Geçici 6. madde 5. fıkra ile 30.03.2020 tarihinden önce işlenen suçlar açısından çocuk hükümlülerin, suçun infaz rejiminde tabi olduğu koşullu salıverme süresinin hesabında, ceza infaz kurumunda geçirdiği sürelerin hesabında 15 yaş altı çocuklar için 1 günün 3 gün, 15-18 yaş grubu çocuklar için 1 günün 2 gün olarak hesap edileceği düzenlenmektedir.
Keza Geçici 9. madde 4. fıkrasında düzenlenen bir hükümle, 2014 öncesi işlenen kadına cinsel saldırı ve çocuğun cinsel istismarı suçları ile uyuşturucu suçları yönünden 2/3 infaz uygulanması sağlanmaktadır. Bu hükümle, 28.06.2014 öncesi işlenen ancak sonra karara bağlanan cinsel saldırı ve uyuşturucu ticareti suçu faillerine yönelik özel af niteliğindedir.
Kısmi af niteliğindeki düzenlemelerin, toplumun konsensüsü ve Meclis çoğunluğunun 3/5 oyu ile gerçekleşmesi gerekirken bu torba teklif ile, Anayasanın 87.maddesi hükmü dolanılarak basit çoğunlukla kabulü amaçlanmaktadır. Yasa teklifi siyasi muhaliflere yönelik düşman ceza hukuku anlayışının katlanarak devam ettiğini göstermektedir. Ancak, af nitelikli düzenlemelerin hükümlüler arasında ayrımcı olarak uygulanması mümkün değildir.
Kişilere karşı işlenen suçların affı, hukuk güvenliği, adalet ilkeleri çerçevesinde doktrinde ve kamuoyunda tartışmalı bir konudur. Özellikle kadınlara karşı şiddetle ilgili cezaların kısmen affı anlamına gelecek düzenlemeler İstanbul Sözleşmesi hükümlerine de aykırı olacaktır. Yasa teklifinde kadınlara karşı şiddeti değil, cinsiyetsiz bir aile içi öldürme ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunu kapsam dışı bırakmaktadır. Kamusal alanda ve 3. kişiler için kapsam dışı bırakılan tek fiil, yüzde sabit iz bırakacak yaralama suçundan ibarettir. Oysa İstanbul Sözleşmesi ister özel alanda isterse kamusal alanda olsun kadınlara karşı cinsiyet temelli şiddetin cezasız bırakılmamasını zorunlu kılmaktadır.
Cezaevlerinin aşırı dolu olmasına neden olan temel mesele demokratik hak ve özgürlüklerin gittikçe daha fazla kısıtlanması ve bu nedenle siyasi suçların yelpazesinin, infaz yargılaması pratikleri ile mahkûmiyet kararlarının olağanüstü artmasıdır. Kamuoyunun esas beklentisi de ceza yasasının demokratikleştirilmesi, Terörle Mücadele Kanunun yürürlükten kaldırılması, özel yargılama usullerine son verilmesi, hukuksuzca hapsedilmiş olan siyasetçilerin, gazetecilerin, avukatların, aydınların, öğrencilerin serbest bırakılmasını sağlayacak bir düzenlemedir.
10)-Yasa teklifindeki Geçici 9. madde 5. fıkra ile Covid-19 salgını nedeniyle, sadece açık cezaevinde bulunanlar, açık cezaevine ayrılma hakkı kazanmış olanlar, adli para cezasının infazının dönüştürülmesi nedeniyle cezaevinde olanlar ve denetimli serbestlikte bulunanlar 31 Mayıs tarihine kadar izinli sayılmaktadır.
Açık cezaevine ayrılmak için örgütten ayrılma ve koşullu salıvermeye 1 yıl kalma şartı arandığından siyasi mahpusların çok büyük bölümü kapsam dışı bırakılmış olmaktadır. Açık cezaevine ayrılma hakkı şartı aranması, Covid-19 salgınının cezaevlerinde oluşturduğu risk durumu, tıbbi gerekleri ve BM Mahpuslara Muameleye dair Asgari Standart Kuralları ile bağdaşmamaktadır.
Cinsel saldırı suçları ve kadına yönelik şiddet suçları bakımından hiçbir özel önlem almaksızın bu maddenin uygulanması ise, Covid 19 koşullarında zaten artmış olan kadına karşı şiddet, kadın cinayetleri bakımından çok ağır sonuçlar doğurabilir.
Tutukluluğun bir tedbir olduğu da gözetilerek, Covid-19 salgını koşullarında siyasi tutuklular koşulsuz serbest bırakılmalı, diğer tutuklular için gerektiği takdirde adli kontrol mekanizmaları uygulanmalıdır.