SALGIN HASTALIKTA İŞÇİLERE AÇLIK VE ÖLÜM REVA GÖRÜLÜYOR
İşçi sınıfının uluslararası birlik mücadele ve dayanışma günü, 2020 1 Mayıs’ı COVİD-19 salgınının etkisi altında kutlanacak. Salgın sırasında hayata geçirilen yasal ve fiili uygulamalar, işçi ve emekçilerin haklarını korumaktan tamamen uzak olduğu gibi, bu yasal düzenlemelerle işçilerin kazanılmış hukuki ve fiili birçok hakkı ortadan kaldırılmaktadır.Salgın nedeniyle çıkarılan paketlerle, patronlara krediler ve teşvikler verilip, SGK ve vergi borçları da ertelenerek karlarının azalmasına izin verilmezken; salgın koşulları bahane edilerek, işçilerin emekçilerin hakları budanmakta; işsizlik fonu işverenler için yağmalanmaya devam edilmekte, hak ve özgürlükler sınırlanmaktadır.
“İşten çıkarmaların yasaklandığı” iddiasıyla çıkartılan yasa ile ücretsiz izin yasal hale getirilmiş, bu nedenle “haklı fesih” hakkı elinden alınan işçiler, sefalet ücreti bile diyemeyeceğimiz sembolik “günlük harçlık” niteliğinde ödemelere mahkûm edilmiştir.
Covit-19 salgınının hak ve özgürlüklerin gaspına bahane edilmesine, hak gaspları için fırsata dönüştürülmesine izin verilmemelidir. Anayasa’da tanımlanan sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği; asıl fedakârlık yapması gereken kesim olan patron-rantiye sınıfının elde etmiş olduğu servetten ve gelirden istisnasız, indirimsiz ve direkt vergi alınarak kaynak yaratılmalı ve bu kaynaktan; işsiz kalan, üretime ara verilen işyerlerinde çalışanların ücretlerinin tamamı, devlet tarafından-bütçeden karşılanmalıdır.
Yasa gereği imtiyazlı alacaklar statüsünde olan işçi alacaklarına dair icra takipleri durdurulmuştur. Yaşaması için emeğinin karşılığı ücretine ve hak ettiği tazminatlarına bir an önce kavuşması gereken işçiler açısından ve işçi alacakları yönünden icra takiplerinin durdurulmasından vazgeçilmeli ve tüm işçi alacakları derhal ödenmelidir.
Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi adı altında ilk önce işçilik alacakları yönünde oluşturulan “Zorunlu Arabuluculuk” sistemi ile işçilerin hak ve alacakları oldu-bittiye getirilerek sembolik rakamlara indirgenmeye çalışılmaktadır. Hak gasplarına neden olan zorunlu arabuluculuk, iş davaları yönünden derhal kaldırılmalı işçi alacak takibi ve davalarının hızlı ve adil çözümleri gündeme getirilmelidir.
İNSAN HAKLARINI KULLANABİLMEK İKTİDARIN LÜTFU OLAMAZ
Bir kısım adli tutuklu ve hükümlüler için getirilen infaz ertelemesine dair yasadan tutuklu avukat meslektaşlarımız, siyasetçi ve gazeteciler faydalandırılmamıştır. Anayasal eşitlik ilkesi ihlal edildiği gibi infazda yaratılan iki başlılık çok başlı canavara dönüştürülmüştür.
Her geçen gün basın, medya ve internet üzerinde baskı ve sansür arttırılmakta, en ufak muhalefet yargı kararları ile bastırılmaya çalışılmaktadır. Verilen yargı kararları adeta iktidar çevresini eleştiriden muaf tutmaya yaramakta ve bu hali ile bağımsız ve tarafsız yargı talebi her zamankinden fazla öne çıkmaktadır.
Barolar, insan haklarını ihlal eden açıklamalar yapan kurum temsilcilerine karşı eleştirileri nedeniyle soruşturmaya uğramaktadır. Oysa, soruşturma açılması gereken Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle korunan temel hakları, insan onurunu ihlal eden, TCK 216. maddesindeki kin ve düşmanlığa tahrik suçunu işleyenlerdir.
Henüz 19 yaşında olmasına rağmen çalışmak zorunda olan göçmen bir işçi genç, sırf dur ihtarına uymadığı gerekçesi ile polis tarafından sokak ortasında kurşunlanarak can vermiştir. İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs’a yaklaşılan bu günlerde, hangi milletten olursa olsun işçi sınıfı ve emekçi halkın bir evladı bu şekilde sırf sokağa çıktı ve dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle öldürülemez. 3 metreden ateş eden ve herhangi bir fiili saldırıya maruz kalmadığı açık olan polisin bu şekilde silah kullanma yetkisi olmadığı gibi buna zemin hazırlayan yasal düzenlemeler, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Anayasa hükümleri çerçevesinde derhal ortadan kaldırılmalıdır.
SALGIN HASTALIK İŞÇİ HAKLARININ KISITLANMASINA BAHANE EDİLEMEZ
Salgın koşullarında alınması gereken önlemler gereğince; çalışması zorunlu olmayan işyerlerinde çalışanların, ücretsiz izin ve günlük 39,24 TL harçlık niteliğinde ödeme yerine, tam ücretli izin hakları tanınmalıdır.
Anayasal dinlenme hakkı olan yıllık izin haklarının gaspına ve telafi çalışması uygulamasına son verilmelidir. Esnek çalışma kaldırılmalıdır.
Salgının durdurulması için sokağa çıkma yasağı uygulanırken, çalışması zorunlu olmayan işyerlerinde, özel izin alınarak ve üstelik gerekli önlemler alınmadan çalıştırma yapılması hukuka aykırıdır, derhal son verilmelidir.
İşverenlerin 6331 sayılı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanununa göre; işyerinde her türlü sağlık ve güvenlik önlemini alma yükümlülüğü bulunmaktadır ve salgın nedeni ile gereken önlemler alınmaması halinde; işçilerin-emekçilerin, önlemler alınana kadar, “çalışmaktan kaçınma hakları” vardır.
Sosyal güvenlik herkes için haktır. Kayıt dışı çalışma yasaklanmalı, mülteci işçilerin yaşamı, sağlığı güvence altına alınmalıdır. İş ve gelirden yoksun olan ya da yetersiz gelire sahip olan herkese; tüm yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacak oranda gelir desteği, devlet bütçesinden ödenmelidir.
Hak ve özgürlüklerimizin gaspına engel olmak için; örgütlenme, düşünce, ifade ve hak arama özgürlüğü mücadelesinde ve Birlik Mücadele Dayanışma Günümüz 1 Mayıs’ta her yerde olacağız, bulunduğumuz her yerde 1 Mayıs’ı kutlayacağız. Sağlığımızdan da haklarımızdan da özgürlüklerimizden de birlikte mücadele etmekten de geri durmayacağız.